ÇAKMAN:MEB BİR KAMU KURUMUDUR,DERSHANE DEĞİL!

Koronavirüs nedeniyle uygulanan uzaktan eğitim ile ilgili sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığını belirten Eğitim Sen Bolu Şube Yürütme Kurulu Sekreteri Dilek Çakman, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelenin süreceğini ifade etti.

ÇAKMAN:MEB BİR KAMU KURUMUDUR,DERSHANE DEĞİL!

Eğitim Sen Bolu Şube Yürütme Kurulu Şube Sekreteri Dilek Çakman, koronavirüs nedeniyle uygulanan uzaktan eğitim sürecinde eğitimcilerin, emekçilerin ve öğrencilerin yaşadığı sorunlara ilişkin Eğitim Sen Bolu Şubesi’nde basın açıklamasında bulundu.

BİRÇOK ÖĞRETMENİN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLDU!
Eğitim Sen Bolu Şube Yürütme Kurulu adına açıklamayı okuyan Şube Sekreteri Dilek Çakman, Covid-19 pandemisinin gölgesinde başlayan 2020-2021 eğitim öğretim yılının 18 Haziran Cuma günü e-karnelerin dağıtılmasıyla sona erdiğini belirtti. Dünyanın pek çok ülkesinde sağlık ile birlikte eğitim sorunları öncelikli olarak ele alınmış ve öğrencilerin pandemi sürecinden en az etkilenmesi için tedbir arayışına girdiğini vurgulayan Çakman, “Eğitim-öğretimin daha çok uzaktan eğitim şeklinde devam ettiği bu dönemde, Türkiye 2020-2021 eğitim öğretim yılında iş günü itibariyle okulları en uzun süre kapatan ülkeler arasındadır. Covid-19 salgını tedbirleri kapsamında ülkemizde dönem dönem yüz yüze eğitime kademeli olarak geçilmeye çalışılmış fakat gerekli önlemlerin alınmaması ve aşılama yapılmaması bu denemelerin başarısız olmasına, vaka sayılarının artmasına ve birçok öğretmen arkadaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur”dedi.

ZORUNLU EĞİTİME KAYITLI ÖĞRENCİ SAYISI 18 MİLYON 241 BİN 881
Pandemi riskine karşı uzaktan eğitime geçilmesi ile kamusal bir hizmet olan ve her çocuğun eşit bir şekilde faydalanması gereken eğitim hakkına ulaşmasının güçleştiğini ifade eden Çakman, “Bu dönemde çocuk işçiler, göçmenler, eğitime erişemeyenler, kız çocukları, ana dili Türkçe olmayanlar, özel eğitime gereksinim duyan çocuklar MEB’in öncelikleri arasında yer almadığı ve bu geniş kesimin eğitim hakkı MEB tarafından gözetilmediği için bu kesimlerin yaşadıkları sorun olarak görülmedi ve çözüm de üretilmedi. Pandeminin ilk aylarında uzaktan eğitimden kopan çocukların sayısı 6 milyon civarındayken MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün son açıklamasına göre, 21 Eylül 2020- 30 Nisan 2021 tarihleri arasında ancak 12 milyon 805 bin öğrenci EBA’yı etkin biçimde kullanmıştır. Zorunlu eğitime kayıtlı öğrenci sayısı 18 milyon 241 bin 881’dir. Bu veriden özel okul öğrencileri çıkarıldığında, 4 milyonu aşkın öğrencinin hem uzaktan eğitimden, hem de yüz yüze eğitimden uzak kaldığını söylemek mümkündür” diye konuştu.

NORMAL DERS KİTAPLARININ KULLANILMASI CİDDİ SORUNLARI BERABERİNDE GETİRDİ!
Uzaktan eğitime katılan öğrencilerin yüzde 60’ının dersleri yalnızca cep telefonundan izleyebilmesi ve öğrencilerinin derslere katılım sürekliliğine ilişkin bilgi bulunmaması eğitime erişemeyen öğrenci sayısının çok daha yüksek olması ihtimalinin güçlendiğini anımsatan Çakman, “Salgının bulaş hızının arttığı dönemlerde uzaktan eğitime katılamayan dört milyon civarında öğrencinin  belirlenerek uzaktan eğitimleri için evlerde eğitim teknolojisi alt yapısının koşulları oluşturulmalıdır.  Her bölge, il ve ekonomik düzeye göre, tüm okullarda ayrı ayrı çalışma ekipleriyle bu kayıpların düzeyinin tespit edilmesi ve bilimsel veriler ışığında kapsamlı, uzun vadeli bir telafi programının hazırlanması gerekmektedir. Aynı zamanda bu dönemde eğitim müfredatında herhangi bir seyreltme ve azaltma yoluna gidilmemiş, müfredatla paralel olarak ders kitapları da uzaktan eğitime uygun olmadığından canlı derslerde normal ders kitaplarının kullanılması ciddi sorunları beraberinde getirmiştir”şeklinde konuştu.

MEB,KAMUOYUNA SORUN OLMADIĞINA İKNA ETMEYE ÇALIŞMAKTADIR
‘Eşitsizliğin daha çok derinleştiği pandemi sürecinde ısrarla Liselere Geçiş Sınavı ve Yüksek Öğretim Kurumlar Sınavı gibi merkezi sınavların yapılmış olması, eğitim-öğretim ortamından eşit koşullarda yararlanamayan öğrencilerde ve velilerde geleceğe yönelik kaygıyı ve umutsuzluğu artırmıştır’ diyen Çakman, “Özellikle merkezi sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumlarının kontenjanlarına bakıldığında öğrencilerin daha çok imam hatip ve meslek liselerine mahkum edilmesi elemeye, rekabete ve muhafazakarlaştırmaya dayalı bir toplum yapısının oluşturulmak istendiğinin göstergesidir. Ülkemizde yaz tatiline yaklaşıldığı bu dönemde MEB temel sorumluluklarını yerine getirmek yerine ısrarla kamuoyunu sorun olmadığına ve her şeyin kontrol altında olduğuna ikna etmeye çalışmaktadır. Ancak durum belirtildiği gibi değildir”ifadelerine yer verdi.

TELAFİ EĞİTİMİN PLANI YOK!

MEB’in, planlanmış ve iyi hazırlanmış bir telafi programı olmamasına rağmen varmış gibi hareket ettiğini söyleyen Çakman, “5 Temmuz-31 Ağustos arası için açıklanan etkinlikler telafi programı kapsamında değerlendirilemez. Bunlar yaz tatili içerisinde sınırlı sayıda öğrencinin yararlanacağı yaz etkinlikleridir. Bunların telafi eğitimi gibi sunulması gerçek anlamda telafi eğitimi gereksinimini ve telafi eğitimi algısını olumsuz etkilemektedir. Dünya telafi eğitimini kapsamlı olarak tartışmakta, bu konuda bilimsel çalışmalar ve hazırlıklar yapmakta, ülke parlamentoları konunun öneminden dolayı bu konuda yasal düzenlemeler yapmaktadır. Telafi eğitimi o kadar önemle tartışılmaktadır ki, ülkelerin bu konuda ayırdıkları bütçe en önemli tartışma başlıklarından biri haline gelmektedir. Telafi eğitimi, gelinen aşamada, MEB’in değil okulların ve öğretmenlerin sorumluluğu haline gelmiştir. MEB, bu konuda sorumluluk almalı ve yapıyormuş gibi yapmak yerine gerçekten yapmalıdır”dedi.

“EĞİTİMİN CEMAAT,TARİKAT VE VAKIFLAR YOLUYLA SÜRDÜRÜLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Telafi eğitimin MEB’in sorumluluğunda olduğunu belirten Çakman, MEB’in, “Telafide Ben de Varım” UDEP’i (Ulusal Destek Eğitim Programı) açıklamasının hemen ardından piyasalaşma ve dinselleşme mottosuyla hareket eden vakıf ve cemaatlerin 2 Temmuz’dan sonra eğitim kurumlarında yapmayı planladıkları programları açıkladığını söyledi.  “Yapılan protokollerle eğitimi tarikat, cemaat ve vakıflara devretmeye çalışan MEB’in bu tutumuna karşı mücadelemiz aralıksız sürmektedir” diyen Çakman, “Her zaman söylediğimizi tekrar belirtmek isteriz ki eğitimin cemaat, tarikat ve vakıflar yoluyla sürdürülmesine izin vermeyeceğiz, bu doğrultuda alınan kararları, iş ve işlemleri reddedeceğimizi ve buna karşı mücadele edeceğimizin bilinmesini isteriz. Türkiye’de uzaktan eğitim süreci, eğitim ve bilim emekçilerinin emeği ve yoğun çabası eşliğinde hayata geçirildiği halde MEB, alınması gereken tedbirler konusunda eğitim emekçilerinin ve eğitim bileşenlerinin talep ve önerilerine kulaklarını tıkamıştır Eğitim ve bilim emekçileri, evlerini fiilen okul haline getirmiş, bilgisayar, internet erişimi, öğretim materyalleri gibi araçlar bireysel çabalarla sağlanmış veya satın alınmıştır. Yasalarla tanımlanmış sekiz saatlik çalışma süresi öğrencileri ve velileri desteklemek üzere daha uzun saatlere, akşam saatlerine ve hafta sonlarına kadar uzamıştır”ifadelerine yer verdi.

DEVLET OKULLARI SORUNLARLA BOĞUŞURKEN ÖZEL OKULLARA TEŞVİKLER DEVAM ETTİ!
Pandemi sürecinde seyreltilmiş sınıflarda yüz yüze eğitim kararı alınmasına rağmen gerekli öğretmen ve yardımcı personel atamalarının yapılmamış olması, hem öğrencileri hem de eğitim emekçilerini mağdur ettiğini anımsatan Çakman, “Bazı okullarda yeterli sayıda öğretmen bulunmadığından, tek sınıf öğretmenine birden fazla sınıf tanımlanmıştır. Okullarda, işyerlerinde, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinde çalışan eğitim emekçileri sağlıksız ortamlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır. Milyonlarca öğrencinin ve eğitim emekçisinin sesini işitmeyen MEB özel öğretim kurumlarının sahiplerinin sesini sürekli duymuş, sorunlarını görmüş ve bu kesimin istediği çözümleri üretmek için kamu okullarının işleyişini bile bu kesimle ilişkilendirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı aldığı her kararda ve attığı her adımda eğitime ticari kazanç olarak bakan Özel Okullar Derneği Başkanı ile görüşmeler yapmıştır. Devlet okulları sorunlarla boğuşurken, 2020-2021 eğitim öğretim yılında kamu kaynaklarından özel okullara teşvikler devam etmiştir”şeklinde konuştu.

“MEB’İN GÖREVİ TÜM ÖĞRENCİLERE KAMUSAL EĞİTİM HİZMETİ SAĞLAMAKTIR”
MEB’in dershane değil bir kamu kurumu olduğunu hatırlatan Çakman, “Pandemi döneminde de özel öğretim kurumlarının istekleri doğrultusunda hareket eden ve tedbirsiz koşullarda yüz yüze eğitime geçen MEB, son olarak 14 Haziran 2021 tarihinde  “Destekleme ve Yetiştirme Kursları Yönergesinde” yaptığı değişiklikle temmuz ayının başında DYK açılmasına olanak sağladı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin en temel hakkı olan “dinlenme hakkını” dahi ortadan kaldıran bu düzenlemenin özel okulların talebi olduğu açıktır. Buradan tekrar söylemek isteriz ki MEB bir kamu kurumudur, dershane değil. MEB’in görevi tüm öğrencilere kamusal eğitim hizmeti sağlamaktır, yarıştırmak ve rekabet ettirmek değil.  Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal yarar ilkesi gözetilerek planlanması ve değerlendirilmesidir. MEB, eğitim politikalarını belirlerken Özel Okullar Derneğinin yanı sıra Sanayici ve İşadamları Derneğinin istek ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmuştur. Eğitimin ticarileştirildiği, dinselleştirildiği ve işçileştirildiği bir ortamda yapılan protokollerle meslek lisesi öğrencilerinin ucuz iş gücü olarak piyasaya amade edildiğini görmekteyiz. Yüz binlerce öğrencimiz mesleki teknik eğitim kurumlarında, çıraklık okullarında ‘çocuk işçi’ haline getirilmiştir. Tarihimiz boyunca kamusal eğitim mücadelesi veren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası bugün de gelecekte de “bey oğlu bey, ırgat oğlu ırgat olmasın” diye mücadelesine devam edecektir” ifadelerini kullandı.

HERKESE KADROLU VE GÜVENCELİ İSTİHDAM SAĞLANMALI
Açıklamasında ataması yapılmayan öğretmenler, KPSS mağdurları, sözleşmeli, ücretli öğretmenlerin yaşadıkları ve özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçilerinin sorunların MEB tarafından görülmediğine dikkat çeken Çakman,  “Doğal olarak da çözüm üretilmedi. Öğretmen atamalarında mülakat ve sözleşmeli istihdam uygulamasında ısrar, liyakatin adım adım terk edilmesini beraberinde getirmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte eğitimde güvencesiz istihdama kapı aralanması sağlanmıştır. Sayıları 118 bini bulan sözleşmeli öğretmenlerin mazerete dayalı tayin hakkı sorunu sürerken, 3 yıl +1 yıl sözleşmeli istihdam düzenlemesi var olan sorunları daha da derinleştirmiştir. Yine ülke çapında görev yapan ve tamamına yakını asgari ücretin altında ücret alan ve sigortaları 13-15 gün üzerinden yatan ücretli öğretmen sayısı ise 90 bine yakındır. Yıllardır fiilen uygulanan ücretli öğretmenlik gerçekliği önümüzdeki temel sorunlardan birisi olması nedeniyle eşit işe eşit ücret hakkının ve tüm özlük mesleki hakların bütün öğretmenler için uygulanması gerekmektedir. Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve halka daha nitelikli olarak sunulması için eğitimde her türlü güvencesiz istihdam uygulamasından derhal vazgeçilmeli, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu kalıcı olarak çözülerek herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır”dedi.

"MÜCADELEMİZ SÜRECEK"
Pandemide uzaktan eğitim ile ilgili sorunların  çözümü için gerekli adımların atılmadığını ifade eden Çakman, “Sonuç olarak; pandemi nedeniyle uygulanan uzaktan eğitim ile ilgili sorunların çözümü için gerekli adımların atılmadığı, eğitim alanında yaşanan yapısal sorunlara kalıcı çözümler üretilmediği görülmüştür. Eğitime erişimde sıkıntıların yaşandığı, eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir. Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız değildir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılıkların ve  dinselleşmenin referans alındığı bir eğitim sisteminde Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinmelidir”açıklamasında bulundu.

Güncelleme Tarihi: 24 Haziran 2021, 23:11
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER