İktidarın ise buna niyeti, daha doğrusu cesareti yok. Özellikle referandumda metropollerde çıkan yüksek Hayır oyu karşısında kendini tehdit altında görüyor, bir takım siyasi manevralarla toparlanmaya çalışıyor. Beri yanda ise zaman aleyhine işliyor: Gitgide artan hayat pahalılığı, yükselen işsizlik (özellikle de genç işsizliği), arttırılmak zorunda kalınan vergiler…

Toplumda eriyen destek tabanlarını güçlendirmek için Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle Atatürkçü taklidi bile yapmaya başladılar.

Erken genel seçim mi, erken yerel seçim mi, ikisi birden aynı anda mı, yoksa ayrı ayrı mı? Şu anda ortada pek çok senaryo var ve ne olacağına tek bir kişi karar vereceği için herhangi bir öngörüde bulunabilecek durumda değiliz.

***

Bolu Belediyesi’nin de CHP tarafından kazanılma ihtimali bulunuyor. Burada mühim olan seçmene derli toplu bir vizyon sunabilmektir. Bolu’yu bir üst lige çıkartabilecek toplumcu ve katılımcı belediyecilik programını ortaya koyabilmektir. İsimlerden önce bir belediyecilik konseptinin ortaya konması gerekiyor. Bu, isim tartışma yüzeyselliğinden kuşkusuz daha faydalıdır.

Bolu’nun Türkiye’nin 2’nci Eskişehir’i olma potansiyeli var. Ben bir Bolulu olarak böylesi bir vizyonu ortaya kim koyarsa, partisine bakmadan, ona elimden gelen desteği veririm. Fakat şu da bir gerçek ki herhangi bir AKP’lide ne böylesi bir kapasite ne de irade var. 

Bolu’nun İkinci Eskişehir olmasında başrolü turizm oynayacaktır. Ama ekolojik turizm. Sürdürülebilir turizm. İnsanların İstanbul veya Ankara’dan arabalarına atlayıp haftasonu için geldiklerinde onlara otantiklik hissi yaşatacak bir turizm.

AKP ise hepimizin bildiği gibi inşaat, maden ve enerji baronlarının partisidir. AKP’nin Bolu özelinde turizmden anladığı şey, zengin Körfez Araplarına ve kendi burjuvazilerine haremlik selamlık devasa oteller ve devremülkler inşa etmek (özellikle de sıcak su kaynakları üzerinde), bunu yaparken de on binlerce ağacı katletmektir.

Trabzon Sürmene’de Katarlı zenginlere yer açmak için geçen kış, ayazın ortasında büyük bir yangın çıkartıldı hatırlayınız. Bolu’nun güzelim yeşili Arap zenginlerinin ve AKP’li inşaat baronlarının ağzının suyunu akıtmaktadır. Yağmanın, talanın önünü kesmenin yolu ise Mudurnu, Mengen ve diğer CHP’li belediyeler elde tutulurken, bunların yanına Bolu Merkez’i de eklemektir.

***

AKP’nin yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır. Karacasu’dan Kartalkaya’ya kadar 51 bin hektarlık muazzam bir alanın imara açılması, gene Karacasu’daki 53 dönümlük ballı ihale süreci, bu ballı ihalenin verildiği AKP’ye yakın işadamına iki yıl önce de Hayreddin-i Tokadi Türbesi’nin mesire alanının 29 yıllığına kiralanması (kiralama bedeli açıklanmadı!)… 

Bolu halkının önüne iki belirgin seçenek konulmalı: Bir yanda kamuya ait varlıklarla inşaat baronlarının zengin edilmesi, diğer yanda Türkiye’nin 2’nci Eskişehir’i olmak.

***

Geçmiş yerel seçimler ortaya koymakta ki CHP, “hiçbir şey yapmasa”, taksimetreyi yüzde 35’ten açmaktadır. 15 yıl boyunca şehrimizi sosyal demokratlar yönetmiştir. Bolu Merkez’de yaşayan halk, 2’nci Eskişehir olma projesini sahiplenecek kadar uygar ve demokrattır.

Üniversite şehri olmak Bolu’ya yetmez. Bolu üniversiteli dostu bir şehir olmalıdır. Bolu’ya toplam 2500 kapasiteli en az 3 çağdaş yurt yapılmalıdır. Üniversiteliler tarafından kolektif işletilen ve üniversitelilerin çalıştığı kafe, restoran ve eğlence mekânlarının açılması teşvik edilmelidir. Aynen Eskişehir’de olduğu gibi zihinsel engellilerin istihdam edildiği kafeler de açılmalıdır.

Bolu sadece Türkiye çapında değil, dünya çapında bir kongre-konferans turizmi merkezi haline getirilebilir. Böyle bir atılım kent merkezi ve yakın çevresinin yanı sıra ilçeleri de canlandıracaktır. Sırf örnek olsun diye söylüyorum; Dörtdivan’ın, Seben’in Ankara Kızılcahamam’dan geri kalır yanı mı var.

Kent merkezinde Yıldırım Bayezid Camii çevresinin, eğer estetik bir dönüşüm projesinin uygulama alanı olursa, Eskişehir Odunpazarı’ndan geri kalır hiçbir yanı yok. Orayı tarihi yapılar içinde yerli turistlerin alışveriş yaptığı ya da bir şeyler yiyip içtiği bir yer haline getirmek mümkündür. Odunpazarı’na Kütahya’dan, Bilecik’ten, Afyon’dan turistler geliyor. Buraya da Düzce’den, Sakarya’dan, Ankara’dan turistler gelecektir.

***

Belediye yönetimini alacak kadro ivedilikle bir “Bolu’yu Markalaştırma Çalıştayı” toplamalıdır. Gerede’deki deri üretiminin markalaşması, Mudurnu’nun ahşap ürünlerinin tüm Türkiye’ye tanıtılması ve diğer markalaşma hamleleri hem çağdaş pazarlama teknikleri ve reklam stratejileriyle mümkündür, hem de yerel üreticilerin belediyelerin (ama özellikle de Bolu Belediyesi’nin) desteğiyle kooperatifleşmesi ile.

Bitirirken bir not düşmek isterim. Memleketim Bolu gazetesinde çalıştığı dönemde sevgili Elif Sarıhan’la bir söyleşimiz olmuştu. Orada Köroğlu’nun şehri Bolu ile İngiliz Köroğlusu Robin Hood’un şehri Nottingham’ı kardeş şehirler yapma fikrimden söz etmiştim. Nottingham benim 4 yıl yaşadığım bir yer. Böyle bir proje Bolu’nun tanıtımına ve turizmine muazzam katkı sağlayacaktır. Bolu’nun Alaaddin Yılmaz’dan sonraki belediye başkanı kim olur bilmem, ama bu projenin gerçekleşmesi için elimden gelen katkıyı vermeye hazırım.

Söyleyecek sözü olan, sözünün de ağırlığı olan bir aday; AKP içi çatlaklardan medet umma hayallerine kapılmadan ve lüzumsuz angajmanlara girmeden, Bolu’yu kazanma şansına sahiptir.