Türkiye her güne “deprem" gerçeğiyle uyanıyor. Buna rağmen politika üretenlerin adımları, yaşanan büyük depremlerin ardından verilen sözlerle sınırlı kalıyor. Depremler sonrası uzmanların sıcağı sıcağına yaptığı açıklama ve çağrılar ise bir sonraki felakete kadar unutuluyor.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, Ekim 2020’de İzmir’de meydana gelen depremin ardından doğrudan fay ve fay zonu üzerinde bulunan 24 büyük kente ilişkin raporlar hazırlamaya başladı. 24 kentin 18’inin raporlarını tamamlayan mühendisler, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Meclis’te grubu bulunan beş siyasi partinin genel başkanı, ilgili bakanlıklar, belediye başkanları ve kentlerin tüm milletvekillerine bu raporları gönderdi. Uyarı niteliğinde ve olası bir depremin sonuçlarına dair çerçeve çizen, 400’e yakın isme gönderilen bu raporlara bir kişi dahi yanıt vermedi.
Serkan Alan Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan ile Manisa, Burdur, Balıkesir, Aydın, Erzurum, Hatay, Konya, Bingöl, Kahramanmaraş, Osmaniye, Tokat, Kocaeli, Kayseri, Muğla, Denizli, Eskişehir, Erzincan ve Hakkari’nin aralarında bulunduğu fay üzerine kurulu 18 kente dair hazırladıkları rapor hakkında konuştu.
Şu an Türkiye’de 5.5 ve üzeri deprem üretme potansiyeline sahip 486 fay veya fay zonu tespit edildiğini söyleyen Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan, "MTA Genel Müdürlüğü tarafından 2013’te yayınlanan diri fay haritası söz konusu. Şu an Türkiye’de 5.5 ve üzeri deprem üretme potansiyeline sahip 486 fay veya fay zonu tespit edilmiş durumda. Birçoğu büyükşehir niteliğinde olan ilimiz, çok sayıda ilçemiz ve mahallemiz doğrudan fay zonları üzerine oturuyor. Erzurum, Erzincan, Tokat, Bolu, Sakarya, Kocaeli, Bursa, Manisa, İzmir, Denizli, Burdur, Aydın, Kütahya, Muğla, Eskişehir, Konya, Aksaray, Osmaniye, Hatay, Maraş, Bingöl, Hakkari’nin aralarında olduğu kentlerimiz doğrudan fayların üzerine oturmuş durumda. Bu kentlerden bir tanesi de Balıkesir. Bu kentlerin içinden fay geçiyor" dedi.
KUZEY ANADOLU FAYI'NIN GÜNEY KOLUNDA UZUN YILLARDIR KIRILMA YOK
Türkiye'nin jeolojik anlamda Afrika kıtasıyla, Avrupa ve Asya (Avrasya) kıtasının çarpışma noktasında yer aldığına dikkat çeken Alan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Afrika kıtası geliyor, Avrasya'nın altına dalıyor, Anadolu coğrafyasını sıkıştırıyor. Özellikle Doğu Anadolu sıkıştığı için Bingöl Karlıova’dan başlayarak Ege adalarına kadar Batı’ya doğru kaçıyor. Bu Batı’ya doğru tektonik olarak kaçarken, Yunan kara adasını da bizim Batı Anadolu sıkıştırıyor. Orada da açılma tektoniği oluyor. Grabenler var. Küçükmenderes, Büyükmenderes, Bakırçay gibi nehirlerimiz Batı Anadolu’da Graben sistemi içinde yer alıyor. Bu grabenin ucunda İzmir depremi meydana geldi. İstanbul’da olası büyük depreme işaret ettiğimiz Kuzey Anadolu Fayı, İstanbul’a gelmeden ikiye ayrılıyor. Biri Marmara Denizi’nin altına birisi ise güney kolundan gidiyor. Hepimiz şu an Marmara Denizi’ndeki bölüme odaklanmış durumdayız. Ama uzun zamandır güney kolunda kırılma olmadığını biliyoruz.
Bu çok kötü bir şey. Biz afetleri, jeolojik ve hidrolojik kökenli afetler, meterolojik kökenli afetler, biyolojik kökenli afetler, yer altı ve üstü yangın afetleri ve kozmik kökenli afetler olarak beş ana sınıfa ayırıyoruz. Son iki yılda dört ana gruptaki afet ve afet türleri egemen oldu. Bunlar nedeniyle 200 bine yakın insanımız öldü. Aşağı yukarı 100 bin bağımsız birim içeren 20 bin bina ya ağır hasar gördü ya da yıkıldı. Türkiye’nin doğa kaynaklı afetlerden kaynaklı 60 ile 100 milyar dolar arasında iki yıl içerisinde ekonomik kaybı olduğunu ifade ediyorlar. Bunu ben değil Cumhurbaşkanı söylüyor. Bu 20 bin binayı ben değil Çevre ve Şehircilik Bakanlığı söylüyor.