Bugünkü yazımızın konusu Türkiye’de yapısal bir sorun haline “işsizlik” konusunu ele alacağız. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 15 Mart 2017 tarihinde Aralık 2016 işgücü istatistiklerini açıkladı.
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2016 Aralık döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 668 bin kişi artarak 3 milyon 872 bin oldu. İşsizlik oranı ise 1,9 puan artış göstererek yüzde 12,7 seviyesine ulaşmıştır. Bu oran 2008 krizi sonrasında son yedi yılın en yüksek seviyesidir. İşin daha vahim boyutu “geniş tanımlı işsiz sayısına” göre, yani nasılsa iş bulamam diye iş aramayıp resmi istatistiklere girmeyen işsiz sayısı 6 milyon 917 bine yükselmiştir. İş umudunu kaybetmiş çalışmaya hazır vatandaşlar dâhil edildiğinde gerçek işsizlik oranı yüzde 20,6 ya ulaşmaktadır.
TÜİK verileri ayrıntılı incelendiğinde işsizliğin boyutu daha karmaşık hale gelmektedir. Bu dönemde, istihdam edilenlerin yüzde 18,4 ü tarım, yüzde 19,7 si sanayi, yüzde 6.9 u inşaat, yüzde 54,9 u ise hizmetler sektöründe yer almıştır.
Önceki yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında tarımın payı 0,5 puan azalırken, sadece hizmet sektörünün payı 1 puan artmıştır. Siyasal iktidarın ekonomimizin “lokomotif” sektörü olarak nitelediği inşaat sektöründe bile azalma meydana gelmiştir. TÜİK işgücü istatistiklerinden ortaya çıkan diğer bir önemli noktada işsizliğin genç nüfusta önemli bir oranda artmış olmasıdır. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 4,8 puan artışla yüzde 24 iken (15-64) yaş grubunda bu oran 1,9 puan artış ile yüzde 12,9 olarak gerçekleşmiştir. Benzer bir durum kadın işsiz sayısında da görülmektedir. Kadın işsizliği son iki yılda yüzde 32,9 artarak 1 milyon 511 bine yükselmiştir. Daha vahim olan yükseköğrenimli işsiz sayısının artmasıdır. Eğitimli gençler belli bir mesleğe sahip nitelikli(vasıflı) işgücü olarak nitelendirilirken bu iş işsizlerin artması, işgücü planlanmasına dayalı bir eğitim politikasının olmadığının da açık göstergesidir. Bugün üniversite mezunlarına meslek sorulduğunda “ne iş olsa yaparım abi” konumuna getirilmiştir.
Tüm bu verilerden daha önemlisi siyasal iktidarın istihdam yaratıcı ve işsizliği önleyici politikalarının olmamasıdır. Bir ekonomide istihdamın artması için ekonominin yüzde 8 ve üzerinde büyümesi gerekmektedir. Türkiye ekonomisinde son yıllardaki büyüme oranı yüzde 2-5 arasında değişmektedir. Bu büyüme istihdam yaratacak ve işsizliği azaltacak büyümenin çok çok uzağındadır. İşsizliğin önlenmesi için kısa vadeli popülist politikalarla değil, uzun vadeli ve istihdam yaratıcı politikalarla mümkündür.
Yoksa odalar birliği ve benzeri toplantılarda işverenlerden birer ikişer kişi fazla alınması sözü ile Türkiye’nin kronikleşen, yapısal sorun haline gelen işsizlik sorunu çözülemez. Bu politikalar devam ettirildiği sürece işsizliğin artacağı gibi daha büyük sosyal sorunların çıkmasının da kaynağını oluşturacaktır.
***
Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşına giden yolda Batı Emperyalizmine karşı direnişin başlangıcıdır. Dünyanın büyük bir hayranlıkla baktığı büyük zaferin 102. Yıldönümünü kutladığımız bu yılımızda, büyük önder M.Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve tüm şehitlerimizi büyük bir onur ve saygıyla anıyorum.