Çok sarsıcı, çok yıkıcı yüreklerimizi yakan büyük bir felaketi yaşadık. 13 milyon nüfusu etkileyen 10 şehrimizi kapsayan bölgede, büyük yıkım, büyük kayıplarımız var.. Acımız tarifsiz.
Bu depremde okullar, belediye binaları, havalimanları, hastaneler, otoyollar, yeni yapılmış yüksek katlı binalar, oteller hasar gördü, yıkıldı. Her seferinde sil baştan aynı şeyleri yaşıyoruz ve aynı şeyleri konuşuyoruz ve unutuyoruz.. Unutmasak da uyutuluyoruz.
Bu kader falan değil.. Fıtrat filan da değil!!
Evet doğanın gücü yadsınamaz; fakat hiç önlemin, tedbirin olmazsa da yıkılırsın elbet!
Bu felaket; liyakatsiz, bilgisiz kadroların elinde yönetilememekten de kaynaklandı ve hasarı çok büyük oldu.
Kanatlarına güvenirsen, dalın kırılması seni korkutmaz.
“Bilimsel veriler dikkate alınarak yerleşim bölgesi planlaması yapılsa,
fay hatlarına yakın ovalık, sulak ve risk barındıran alanlarda imarlaşma gerçekleşmezdi;
deprem mevzuatına aykırı binaların yapılmasına izin verilmezdi
inşaatlar etkin biçimde denetlenirdi; depreme dayanıksız binalar güçlendirilirdi;
AFAD kadrolarına imamlar, hatipler atanmazdı; AFAD’a Diyanet’in dörtte biri kadar bütçe verilmezdi; deprem bölgelerinde yeterli sayıda uzman ekip ve ekipman sürekli hazır bulundurulurdu;
Türk Silahlı Kuvvetleri kapsamlı bir biçimde ilk günden devreye sokulurdu;
“imar affı” adı altında kaçak binalara onay verilmezdi; geçmiş depremlerden ders alınırdı;
jeologların deprem riskleriyle ilgili hazırladıkları raporlara göre önlem alınırdı;
bencil, bireysel ve oligarşik rant hevesi, insandan ve toplumdan daha değerli bir hale gelmezdi!”
Mesela Elbistan Devlet Hastanesi güzel bir örnek olarak, fay hattının tam da üzerinde olmasına rağmen hiç zarar görmedi ve hasta bakımlarına tam teçhizatla devam ediyor. Elbistan’da taş taş üstünde kalmamışken..
Binanın inşasında SİSMİK İZOLATÖR sistemini kuran firmanın yetkilisi İnşaat Mühendisi Mehmet Emre Özcanlı; Gölcük depreminden sonra bir şeyler yapmak gerektiğini düşünerek üç kez Japonya’ya giderek binaların korunmasına yönelik incelemelerde bulunduğunu ve
İzolatör sistemini uygulamaya geçirdiklerini ifade ediyor.. Sistem, hastane inşaatlarında artı %5 lik maliyet getirirken bu oran konutlar için % 10’luk ekstra maliyet anlamına geliyormuş.
Cihazlar zemin ile bodrum kat arasındaki kolonların arasına konulduğu gibi, perde dediğimiz kısımlara da yerleştiriliyor, bu sayede deprem sırasında yapının adeta yeryüzü ile bağlantısı kesiliyormuş.
Çare varsa neden uygulamıyoruz?
%5-10 maliyet nedir ki? Şık fayans, armatür vs. aksamlara ne paralar veriliyor binalarda..
Bizim öncelikli ihtiyaç listemiz; akıl ve bilim, güven, liyakat, organizasyon, koordinasyon, samimiyet, iyi niyet, ahlaktır.
Bu anlamda yönetenler de görmüştür dilerim, çocukların depremde verdiği dersi ..
55 saat avcunu sıkmadan, uyumadan muhabbet kuşunu tutan çocuktan GÜVENİ,
88 saat sonra önce kedimi kurtarın diyen çocuktan ADALETİ,
90 saat sonra çıkan 5 yaşındaki çocuğa uzatılan suyu daha muayene olmadım diye içmemesinden BİLİMİ,
78 saat sonra enkazın altında kalan çocuğun "çıkamam, çıkarsam babam sıkışır sözünden MERHAMETİ,
61 saat sonra çıkarılan çocuğun annemin sesi kesildi önce ona bakın demesinden VİCDANI öğrenmeli insan...
Çocuklar harika.. onlar bozulmamış.
Onlardan öğrenecek çok şey var..
Devletin bakanı çıkmış; 3-4 yıldır Türkiye, 99 depreminden itibaren deprem hazırlıklarını sürdürüyor, ama bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi diyor!!
İstanbul’da bir hazırlık gören varsa beri gelsin ne önlem alınıyormuş, anlatsın da bilelim..
En temel haklarımız için bile yıllardır mücadele ediyoruz, en basit konuları bile nobran, gerici rejime anlatamıyoruz.. Rant peşinde plansız, programsız beton yığınları içinde, mezarlığa çevirdikleri şehre doldurmuşlar insanları, hayatta kalmak için çırpınıyoruz.
Yirmi yıllık iktidarları boyunca 9 kere imar affı getirerek yıkımlara davatiye çıkaranlardan mı bekleyeceğiz önlem planlamayı?
Zaten ekonomik bir yıkımın ve fahiş fiyatların altında can çekişirken, bile bile ölümü beklemekten başka ne seçeneği kalıyor insanların.?.
Eli kolu bağlı depremi bekliyor İstanbul..
Bilim adamlarına göre olası depremde yıkılacak bina sayısı 150 bin civarı deniyor.
Yaşadığımız bu depremde yıkılan bina sayısı resmi rakamla 6644 iken ülkenin durumuna bakınca İstanbul için oluşabilecek senaryoyu düşünmek bile çok korkutucu..
Hiç bir önlem alınmadığı gibi toplanma alanlarımız bile yok!!
Çoğu insan istiyor ama, binalarının deprem güvenlikli olup olmadığını kontrol ettirmeye korkuyor.. Uygun değilse, boşaltmak zorunda kalacak. Kiralar almış başını gitmiş, taşınmak lüks ..
Bir emeklinin maaşı 6500, bir daireyi güçlendirmek için gerekli para 600 bin -1 milyon arası..
Sonra da birileri çıkmış diyor ki, bireysel önlem alın, her şeyi devletten beklemeyin!
Halk yoksul, halk çaresiz, nasıl alsın önlemi!?
İktidarın, vasat, kaderci kadrolarının yerine bilimsel aklı ve gerçek veriyi dikkate alan yapılar süreçleri yönetseydi durum çok farklı olabilirdi. Hiçbirimiz güvende değiliz.
Yaşadığımız depremde gördük ki; bu kadar yıkıcı, çift vuruşlu olmasına rağmen deprem değil, binalar öldürüyor.. Hiçbir vasfı olmayan ahlaksız denetimsiz müteahhitlerin binaları yıkıldı. Rezidans dediği bir yıllık binaları kum yığını gibi dağıldı.. ..
Kolonların, demirlerin, malzemenin yapanlar kadar çürük olduğunu dehşetle gördük.
Cinayete tanıklık ettik ..Dünyadan, insanlığımızdan utandık.. Onlar utanmaz, biz onların yerine de utandık.
Bugün; İstanbul Ticaret Odası'na kayıtlı müteahhit sayısı 60 bin, bütün Türkiye'de bu sayı 330 bin. Ayrıca yaklaşık 150 bin müteahhit geçici belgeyle bina yapıyor. Yani halen toplamda yaklaşık 480 bin müteahhit ülkede harıl harıl inşaat yapıyor.
Yapı denetim Büroları birliği başkanı Tv'de söylüyordu; müteahhit firma inşaat yaparken yapı denetim firmasını kendi seçiyormuş üstelik..
Yani denetlenen/denetleyen arasında, müşteri/ işveren ilişkisi varmış. Al takke, ver külah hesabı..Ne ala memleket!
Şu bizi kıskanan 83 milyon nüfuslu Almanya’nın 3 bin 800 müteahhidi bulunuyor. Tüm Avrupa'da ise yaklaşık 25 bin müteahhit olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı, Türkiye’deki bu mesleği yapanların sayısının, Avrupa’nın 20 katı olduğunu gösteriyor. Biz kimiz, biz neyiz Allah aşkına!?
Bu umarsızlık, bu iş bilmezlik. Hak ettiğimiz bu mudur bizim?
Sizin Cehaletiniz benim hayatımı etkiliyor diyordu ekranda bir deprem profesörü. .Ne kadar haklı.
Hepimizi etkiliyor. Hatta öldürüyor. Yaşam hakkımızı elimizden alıyor.
Sadece İstanbul değil elbet, ülkenin tüm fay hatları üzerindeki tüm yerleşimleri için önlem planları hazırlanmalı ve peyder pey zaman içinde hayata geçirilmelidir.
Hatay ve özellikle Hatay Havalimanı'na ilişkin olarak TMMOB üzerinden, olabilecek bir depremin çok yıkıcı olacağını ve buna hazırlanılması gerektiğini defalarca ilgili kurumlara ilettiklerini ifade eden kurumun Başkanı, hazırladıkları raporların dikkate alınmadığını söyledi ve "Şimdi bunun kader, fıtrat vb. söylemlerle, ilgili meslek odalarının ve bilim insanlarının uyarlarını dinlemediklerine ilişkin suçlarını örtbas edemezler. Yapı denetimi, inşaat denetimi özelleştirilemez, özelleştirilirse gördüğünüz gibi sonuçları çok ağır olur" dedi.
TMMOB Başkanı, enkazlarda arama kurtarma çalışmaları tamamlandıktan sonra her enkaza savcı ve bilirkişi gelmesi gerektiğinin altını çizerek "Enkazlardan kanıt olarak beton/demir vs örnekleri alınması şart! Bu sürecin herkesin takipçisi olması çok önemli! Sadece müteahhitler değil, “İMAR İZNİ VERENLER DE YARGILANMALI” diye kaydetti.
Başkanın mesajında şu ifadeler de var.
"Afet koordinasyonu için haritalama çalışması yapılmalı, enkaz, kazı ve çalışma bilgisi, delil tespit bilgisi yapılmalı. Çalışma yapılan enkazlara bilgilendirme tabelası asılmalı. Moloz döküm yerlerinin ilan edilmesi gerek, ekolojik sorunlara daha fazla yol açmamak adına bu alanlar incelenmeli. Tarihi eserler yıkıldıysa bilim heyeti, restoratör ve mimar uzmanlar gelmeden toplanmamalı.
Yeni inşa süreci konuşuluyor ancak artçılar devam ediyor. Çok önemli: Sarsıntılar esnasında beton dökülemez!
Öncelikle herkes evini kontrol ettirmeli ancak kontrol etmeleri yetmez aynı zamanda neye bakmaları gerektiğini de öğrenmeli, örneğin bir yapıda oluşan hasarın tehlikeli olup olmadığını anlamak için 45 derecelik açıyla oluşan kolon ve kirişlerdeki çatlakların tehlikeli olduğunu ve bunu gördüğünüzde evin deprem açısından riskli olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor ve bunu herkes dönem dönem kendi evinde ve binasında kontrol etmeli.
Bu konuda; binaların nerelerine bakacaksınız, deprem hasarları nelerdir ve neyi ifade eder, hasar tespitleri nasıl yapılır? içerikli videolar uzmanlar tarafından hazırlanmalı ve yaygınlaştırılmalı.
99 sonrası afet toplanma alanına yerleştirilen, sonra bir şekilde toplanan, içinde afet acil durumunda ihtiyaç olacak malzemelerin olduğu konteynırlar (hilti, halat, çekiç, vb) ivedilikle tekrar yerleştirilmeli."
Ne zaman ki ilim-bilim ışığında hareket edeceğiz, sorunlarımıza çare, derdimize derman bulacağız.
Yaralarımızı sararken, önlemlerimizi de alacağız.
Aklın yolu BİRDİR!
Şimdiye kadar defaatle kurulmuş olması gereken Deprem ve Afetler Bakanlığının ivedilikle kurulması gerekir. Yapının içinde konunun uzmanı bilim adamları ve iktidardan olduğu kadar muhalefet guruplardan da üyeler bulunmalı, yıkımların yeniden inşası, onarımların güvenli yapılması, şehirlerin tarihi yapı ve dokusunun korunması, göç kontrolünün takibi, belki de şehir planlamalarının güvenli bölgelere doğru kaydırılması konularında en yetkin isimler görev almalıdır.
İçeriden ve dışarıdan yapılan yardımların en tasarruflu şekilde verimli ve yerinde kullanılması, dikkatle takip ve kontrol edilmelidir.
Ülkenin yaşadığı bu felaket günlerinde insanlığa yakışmayan, hayret verici durumlar görüyoruz. Şu durumda bile Sivil Toplum Kuruluşu ayrıcalığı yapılıyor. Düşman bildiğimiz sınır komşuları can siperane yardıma koşarken, biz içeride kardeş olamıyoruz. Bu nefret tohumları nasıl oluştu?
En güvendiğimiz kurumlar liyakatsiz yöneticilerle felaket günümüzde varlık gösteremiyor.
Türkiye’deki en büyük üç çadır fabrikası Kızılay’a ait. Bölgede Kızılay’ın çadırı yok.
Türkiye’deki üç büyük konteyner üretim tesisi de Kızılay’ın.. Bölgede konteyneri yok.
Sorun şu; aslında Kızılay yok!!
Algı için her kanalda reklam döndürmekle varlık gösteremezsiniz.. Varlığı sahada gösterecektiniz TÜRK KIZILAYI..
Diyanet deseniz, her lüzumsuz konuda fetva vereceğine o devasa bütçesinden bari sahaya kefen gönderseydi de cenazeler enkaz halinde defnedilmeseydi.
İnsanlar böyle zamanlarda devletine ve kurumlarına güvenmek istiyor..
Dilerim, bu afetten herkes kendine gerekli dersleri çıkarır ve BİRLİK olarak her felaketin üstesinden gelir, yaralarımızı birlikte sarabiliriz.
Böylesi bir felaketi güzel yurdum bir daha hiç yaşamasın..
Allah’tan ölenlerimize RAHMET, kalanlara sabır ve bir an evvel sıcak birer yuvaya kavuşmalarını dilerken, yöneticilere de biraz, sevgi, saygı, empati ve hoşgörü ile izan temenni ederim.