ÜLKÜ MERT YAZDI: MUHALEFETİN ZOOM'U, İKTIDARIN ZAM YAĞMURU

ÜLKÜ MERT YAZDI: MUHALEFETİN ZOOM'U, İKTIDARIN ZAM YAĞMURU

Ne yaşıyoruz biz inanılır gibi değil!?

Nasıl bir çapsızlıktır? Nasıl bir adam yokluğunun içine düştük biz?

Siyasetin sefaletinden, muhalefetin başarısızlığından bezdik, bıktık, yıldık..

Sonu yok mu bu dehlizin!?

25 milyonun desteğini almış Kılıçdaroğlu'nun içine düştüğü durum hiç kimsenin içine sindirebileceği bir tablo değil!

Gizli kapaklı işlerin içinde protokolden namustan filan bahsediyor Sn. Kılıçdaroğlu, hiç sıkılmadan.?

Seçmenle yaptığınız protokolü kimin namusuna teslim ettiniz acaba siz?

En önemli protokol siyasetçinin kitlesiyle, seçmeniyle yaptığı protokoldür. Yazılı değildir ama siyasî namusun damgasını taşır.

Size inanmış 25 milyon Seçmen, otoriter yönetimin totalitarizme, faşizme varmasını engellemek üzere size oy verirken bu marifetlerinizden zerre haberdar değildi!

Diyelim ki, seçimi kazansaydınız 6’lı masaya bu protokolü nasıl izah edecektiniz,  nasıl kabul ettirecektiniz !?

O masayla yürümeyi nasıl başaracaktınız?

Görünen o ki; Kılıçdaroğlu siyasetten bitmiştir.

Elbette Kılıçdaroğlu ile beraber yıllardır vekillik yapan güruh ve Meral Akşener’in kankası İmamoğlu’da bitmiştir.

Elbette vatanımız olan bu coğrafyanın kanayan yaralarını sarmak hepimizin görevi.

Şimdi daha fazla sosyalizme ihtiyaç var.

CHP’nin tabanında yer alan namuslu emekçi milyonlarca yurttaşın memnuniyetsizliğini örgütleyecek, kurtuluşun yolunu gösterecek bir önderliğe acil ihtiyaç var.

Aksi takdirde değil yerel seçimler, CHP de gidiyor!!

Yaşadığımız durumu özetleyen değerli bir sayfa dostumun makalesini paylaşıyorum, derin üzüntüyle;

"Yenilgiler sonrası ortalık toz duman olur. Suç, bu toz duman içinde dolaşır ve herkes birbirinin üstüne suçu atar.

" Al" der, " tut bu suçu, herşey senin yüzünden oldu." Böyle anlarda kişi psikolojisi göçkün olur ve dışarıdan gelecek herşeyi tehdit olarak algılar. Organizma kendi varlığını koruma endişesine düşer.

Hayaller ve beklentiler ne kadar yüksek ise; kırgınlıklar ve küskünlükler o kadar derinleşir.

Oysa olağanüstü hal, olağanüstü medya, basın kıskacı ve devletin tüm olanaklarını yıllar yılı kullanan bir yapı karşısında, meydanlarda toplanan milyonlarca insan yine de sesini yükseltmiş, yağmurlar altında el ele koşmuştur. Umut denilen de çaya atılan şeker değildir. Daha iyi günlerin daha iyi bir geleceğin akılla, bilimle, sanatla, insani değerlerle örgütlenmiş bir halidir.

Bilmiyor muyduk yetmiş yıldır bu ülkede iktidarı emperyalistler seçer, bilmiyor muyduk istediklerini atayıp istediklerini gönderirler.

Bilmiyor muyduk sermayenin gücü ve işbirlikçileri hafife alınmaz, bilmiyor muyduk "ha" deyince " ha" olmaz.

İstenilen demokrasinin ve hukukun üstünlüğü. İstenilen bilimsel eğitim ve laikliğin yürürlükte kalıp geleceği inşa etmesi idi. Ki bunların her biri bildiğiniz burjuva demokrasisi.

" Düzen partilerine güvenilmez" diyen keskin sirke kardeşlerim de iyi bilir ki, feodalitenin karşısında burjuva devrimini savunmak ilericiliktir. Aynı kazanda kavrulup birbirine gülümseyen kurbağalar olmayalım.

 Asurluların günümüzden dört bin yıl önce Kayseri dağlarına mal getirdiği tefeci- bezirgan sınıfına dayanan değerlerle, ahlakla, anlayışla mücadele ediyorsanız eğer; karşınızda şehrinden kasabasına, kasabasından köyüne kadar örgütlenmiş bir yapı ile karşı karşıyasınız demektir. Dört bin yıllık tecrübe, deneyim tefeci- bezirgan gelenek ve göreneklerin getirdiği birikim, şüphesiz birdenbire hallaç pamuğu gibi savrulmaz. Tarihin içinde uzun soluklu mücadeleler gerektirir.

Halkı yargılamak kolaydır. Halk'a iki üç sıfat takıp yüklenirsin. Gelgelelim halen " Millet kıraathanesi, Millet bahçesi" gibi projeler kabul görüyorsa eğer, bunun birinci derecede sorumlusu bu ülkenin aydınları, yazarları, sanatçıları, politik liderleri yüzündendir.

Kitleler kendi çıkarlarını koruyamayacak derecede fikirsel yoksulluğa düşmüşse eğer, halen bir milyona yakın kişi, iki zarfa iki mühür vurmayı beceremiyorsa, bunun sorumlusu da bu ülkenin ilericileri ve devrimcileridir.

Nasıl ki tarih yargılamak için değil, anlaşılması için varsa; halkta yargılanması için değil anlaşılması için vardır. Halkı anlamak ise, en başta modern çağda modern partilerin ilk işidir. Parti ise şehirlerden köylere kadar çalışacak örgütlenme eylemidir. Eh, bunlar da yaşam içinde gerçeklik kazanmıyorsa eğer, hangi gerçekliğin sandığın içinden çıkması beklenir...

Günahıyla sevabıyla parlamenter sistemin bittiği, yasama yürütme ve yargı organlarının tek bir kişiye bırakıldığı, aslında koskoca bir ülkenin bir kişiye teslim edildiği şu karamsar günlerden çıkıp, derleneceğiz, toplanacağız ve şüphesiz bu karanlıktan çıkacağız!

Mesele yenilmek değil, mesele teslim olmamaktır. Siz ki teslim olmadıysanız, işte o andan itibaren mücadele yine başlamıştır.

Aklın, bilimin, sanatın, demokrasinin ve özgürlüğün hüküm sürdüğü vatan toprakları inşa edilene kadar, saltanatın, talanın, yağmanın son bulacağı güne kadar, yaşadıkça sesimizi karınca katarınca yükselteceğiz!"

#AliRıza sayfasından, teşekkür ile…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER