Duygularımızı, düşüncelerimizi, kısaca aklımıza geliveren her şeyi anlattığımız Türkçe’yi ne kadar biliyor, ne kadar doğru kullanıyoruz dersiniz? Dilimizi doğru kullanmadığımız müddetçe, kendimizi başkalarına istediğimiz gibi anlatmamız mümkün değil. Dilimizi doğru kullanmazsak, midemizin hazmedemeyeceği bir yemeği yemiş gibi oluruz. Sıkıntıya gireriz. Kendimizi anlatabilmemiz, ancak ve ancak dilimizi doğru kullanmakla mümkündür.
Zaten, dilimizi doğru öğrenmek ve doğru kullanmak bir vatandaşlık görevidir. Dilimizi doğru kullanmaya ve onu bozmamaya özen göstermeliyiz. İçine yabancı kelimeler serpiştirerek, dilimizin yabancılaşmasına asla sebep olmamalıyız. Ünlü düşünür, şair ve yazarlar bakın neler söylüyorlar bu konuda:
“Başka dile uymaz annemin sesi
Her sözün –ararsan- vardır Türkçe’si.” (Ziya Gökalp)
“Türkçe!
Gece, gündüz şakıdığım dil!
Sevinçlerimin, üzüntülerimin türküsü Türkçem!
Seni seslendiremediğim gün, gün değil,
Çiçeksiz, kuşsuz kalmış gibidir bahçem.” (Coşkun Ertepınar)
“Türkçe, ana dilimiz, diller güzeli! Yerine göre kılıçtan keskin, çelikten sert; yerine göre boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu, kokudan tatlı, altından parlak, çiçekten renkli, sudan duru Türkçe!” (R.Eşref Ünaydın)
“Dil bir insanın parçasıdır. Nasıl bir insanın göz, kulak, burun gibi bir uzvu koparılıp alınamazsa, insanın anadilinden de alınamaz. Dilimizden bazı kelimeleri alıp, yerine casus kelimeler konulmasına itiraz ediyoruz.” (Tekin Erer)
“Dilimizin her kelimesi üzerinde asırların emeği var. Bu güzel dili yıkmak, bir mabedi yıkmakla birdir. Mazimizle bağımızı koparmak isteyenler, dilimizi bozarak işe başlamak istiyorlar.” (Nihat Sami Banarlı)
“Her Türk dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. Türk Dili, Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti; tarih boyunca geçirdiği sayısız felaketler içinde, ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini oluşturan herşeyin dil sayesinde korunduğunu görüyor.” (M. Kemal Atatürk)
Güzel dilimizin korunması gerektiğini anlatan bu güzel sözler ve dizelerden sonra, soralım kendimize: Dilimizi doğru kullanıyor muyuz? Onu korumak için ne yapıyoruz? ...Birkaç kurum ve kuruluşun, bir avuç aydının dışında, hiç kimse bu konuda üzerine düşen görevi yapmıyor. Otellerin, motellerin, mağazaların adı, artık hep yabancı kelime. Yabancı kelimeler, her gün biraz daha dilimize giriyor, Türkçemizin özgünlüğü bozuluyor. Televizyonlarda, radyolarda, gazete ve dergilerde kullanılan Türkçe, bir eğitimci olarak beni üzüyor. Hemen hemen birkaç cümlede bir çam devriliyor. Bazen bir gazetenin bir cümlesini anlayabilmek için birkaç kez okumak zorunda kalıyorum.
Yazılı anlatımımız kötü de sözlü anlatımımız iyi mi? Sözlü ifademiz daha da kötü. Yazıda epey dikkatliyiz de, konuşurken güzel dilimizi elbirliğiyle katlediyoruz. Televizyonda program sunanlar, hata yapmakta birinciliği kimseye kaptırmıyorlar. Bu hatalar, bulaşıcı hastalık gibi toplumu sarıyor. Duya duya kanıksıyoruz bu hataları. Bir bakıyorsunuz, ilk önce yadırgadığımız yanlışları biz de yapmaya başlıyoruz. Defalarca tanık olduğum şu bozuk Türkçeye bir bakın Allah aşkına. Bunlar hemen şu anda aklıma geliverenler:
“Bu şarkı acayip güzel.” ( Bir şey hem acayip, hem güzel olamaz.)
“İşte deprem bölgesinden insan manzaraları.” ( Manzara kelimesi doğa için kullanılır.)
“Vatandaşlarımızın geçirdiği deprem felâketine fevkalade üzüldüm.” ( İnsan, fevkalade üzülmez. Ancak, fevkalade sevinebilir. Fevkalâde kelimesi, güzel durumlar için kullanılır.)
“Dinlenme tatili, öğrencileri sevince boğdu.” ( İnsan üzüntüye, tasaya boğulur, sevince boğulmaz.)
“Abuk muhabbet yaptılar.” ( Saçma sapan konuştular, demek isteniyor.)
“Bir Marmaris yaptık .” (Marmaris’e gittik, demek isteniyor.)
“Herkes beni görünce Aaaaaa...oluyor.” (Beni görünce şaşırıyorlar,
demek isteniyor.)
“Ay! N’oluyoruz falan oldum.” (Ne olduğunu anlayamadım, demek isteniyor.)
“Hakem maçı, anormal güzel yönetti.” (Hakem maçı çok güzel yönetti, demek isteniyor. Güzelliğin anormali olmaz ama, oluyor işte.)
“Saat sekiz gibi evden çıkarım.” ( Saat sekiz dolaylarında evden çıkarım, demek isteniyor.)
“Olayımız nedir?” (Konumuz nedir, demek isteniyor.)
“Köşe yazarlığı ayaklarında, geyik muhabbeti yapıyor. ( Köşe yazarlığı adı altında, gereksiz şeyler yazıyor, demek isteniyor.)
“Herıld yani.” (Evet ,öyle, anlamında kullanılılıyor.)
“Yupiiiii !” (Yaşasın, demek isteniyor.)
“Kimyam bozuldu.” (Sinirlerim bozuldu. Ya da moralim bozuk, denmek isteniyor sanırım.)
“Acayip eğlendik.” ( Çok eğlendik, demek isteniyor.)
Sevgili okurlar, işte dilimiz bu hale geldi. Atalarımızdan bize kalan kültür mirasımızın bir parçası olan anadilimiz Türkçeyi bozmaya hiç kimsenin hakkı yok. Dilimizi bu hale getirenlere karşı vereceğimiz bir mücadele mutlaka olmalı. Bu mücadeleye; dilimizi doğru kullanarak, çocuklarımıza Türkçemizi doğru öğreterek başlayabiliriz. Haydi ! Bu konuda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hemen başlayalım. Hepimize kolay gelsin.
Sanırım dilimizin katledilişi daha güzel anlatılamazdı..
Ve maalesef ki hepimizin günlük konuşmalarımızda yaptığımız affedilemez hatalar.
Okurken kendimle yüzleştim ve çok utandım..
Ama bundan sonra konuşurken hep bu yazıyı hatırlayacağım.
Çok teşekkürler