İnsan yaşamı kırılmalar ile doludur. Kırılmalara alışan insan kalbi belki de bu kırılmalar sayesinde daha sağlıklı hale gelmektedir. Çıkar ilişkileri, çekememezlik, kibir ve saygısızlık karşısındaki insanı tipine bakarak ya da çocuk görerek ciddiye almama insan kalbinde kırılmaların başlıca nedenleri arasındadır.
Altmış yıllık yaşamımda geriye dönüp baktığımda çok sayıda kırılma yaşadığımı anım-sıyorum.
İlk kırılma parasız yatılı ortaokul kaydı için benden istenen kefalet senedinde çok yakın bir akrabam büyüğümün on iki yaşındaki beni kefil olmamak için tam bilmediğim bir şehir merkezinde sokakta bırakarak gitmesinde yaşadım.
1976 yılı Kütahya Lisesi Parasız Yatılı Pansiyonunda öğrenciyim. Öğretmen Lisesi öğretmenlerinden Mümin isimli bir edebiyat öğretmeni de pansiyonda belletici öğretmen olarak kalıyor. Bir gün öğrenci dolaplarında arama yapıyor ve benim dolaptan el yazımla yazdığım edebiyat notları ve günlüklerimi alıyor. O kadar uğraşmama rağmen geri alamıyorum.
Üniversite de yüksek lisans öğrencisi iken “Umutsuzluğun Tırmanışı İntihar” isimli ilk kitabım yayınlandı. Kitabı matbaadan alır almaz Üniversite de o yıllarda çok sevdiğim bir hocama götürdüm. Kitabın kapağına bakmadan içini dahi açmadan “cahil cesur olur” dedi. Kitabı almadı. O hoca profesör oldu, dekan oldu yayınlanmış ama hiç atıf almayan tek kitabı var. Şimdi emekli olarak yaşamını sürdürüyor. Allah uzun ömür versin ölünce adı silinip gidecek.
Üniversite birinci sınıf öğrencisiyim yurtta kalıyorum, o zaman bilgisayar yaygın değil daktilomda yok. Elle yazdığım bir denemeyi Türkiye Yazıları isimli derginin editörü rahmetli Ahmet Say’a götürdüm. Ankara da Selanik Caddesinde eski Seka binasında idi derginin yeri. Çirkin el yazımla yazdığım yazıya geriden baktı “estetik değil” dedi ve almadı.
Abant İzzet Baysal Üniversitesinde görevli olduğum dönemde Malatya İnönü Üniversitesi Din Eğitimi Konulu bir sempozyum düzenliyor. Bende bir bildiri sunmak istiyorum. Benim önerim kabul ediliyor. Ama bölüm başkanı “dersin var gidemezsin” dediği için bildiriyi sunamıyorum.
Ortaokul döneminden itibaren amatörce şiir yazarım.. Bazı şiirlerimi Ankara’da bir “şair” dostuma eleştirmesi için verdim. Okumadı,göz attı. “daha çok yol alman gerekir” dedi. Oysa o şiirlerden birisi ünlü şairlerinde olduğu jüriden ikincilik ödülü almıştı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Geriye bakıp olayları yorumladığımda liyakatsızlık, üstten bakıcılık, kibir, çekememezlik geliyor aklıma.
Oysa insanlar birbirine ellerinden geldiğince yardımcı olsalar dünya daha güzel olmaz mı ?
O kırılmaları yaşamayan yoktur sayın hocam. Aydınlar arsında yaşanan kırılmalar ve kıskançlıklar, biz sade vatandaşları hem üzüyor, hem güvenimizi sarsıyor.