SOL Parti 81 ilde 600 milletvekili adayı ile pusulada olacak. Bolu’da üç milletvekili adayıyla seçimlere girecek olan SOL Parti’nin birinci sıra milletvekili adayı Sinan Cantürk ile kaldığımız yerden devam ediyoruz.
6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremlerde ülke tarihinin en büyük yıkımı yaşandı. SOL Partililer de depremin ilk anından itibaren görevlileriyle birlikte bölgeye ulaştı. Bildiğimiz üzere Bolu İl Örgütü’nden de bölgeye birçok kişi gitti. Deprem bölgesine dayanışma için giden biri olarak izlenimlerinizi alabilir miyiz?
Tüm muhalefet cephesinin de altını çizdiği temel bir gerçek var. Evet yakın tarihte böylesi bir büyüklükte afet yaşamadık. Evet asrın afeti, evet asrın yıkımı.. Ama on binlerce yurttaşımızı enkaz altında bırakan asrın ihmalkarlığından başka bir şey değildir. 20 yıllık saltanat deprem bölgesinde insanların tepesine çöktü. Saatlerce gelmeyen yardım gelmedi. İnsanlar çıplak elleriyle yakınlarını enkaz altından çıkarmaya çalıştı. Herkes gördü ki devlet denilen şey, bir avuç haraminin banka hesapları ve onları koruyan bir sopadan başka bir şey değil. Eğer başka bir şey olsaydı, orada insanların yardım çığlıklarına el uzatan birileri olurdu. İl Başkanımız ilk depremin üzerinden 24 saat geçmeden üyelerimizle Maraş’ın Pazarcık ilçesinin köylerine ulaştı. Merkez ilçe başkanımız ve üyelerimizle deprem bölgesinin farklı illerinde dayanışmanın bir parçası, umudunu yitiren insanların aydınlık sabahı olmak için elimizden geldiğince yardıma koşmak için ordaydık.
Birinci derecede deprem bölgesi olan Bolu için ne söylemek istersiniz?
Temel iddiamız bilim ve tekniğin sesine kulak verilmesi olacaktır. Ama 1999 depremlerinden sonra başta meslek örgütleri tarafından olmak üzere, yaklaşık çeyrek asırdır söylenen bilimsel ve teknik gerçekliğin ne kadarı dikkate alındı? Meslek odaları 1999 depremlerinden beri her sene anlatıyor, hatırlatıyor. 6 Şubat depremlerinde yitirdiğimiz canların acısı henüz tazeyken siyasi iktidar çıkıyor, seçim vaadi olarak imar affını kaldıracağız diyor. Yakın tarihe bir bakın lütfen, imar afları en çok hangi siyasi iktidar döneminde verilmiş. Diğer taraftan ülkemizdeki kentsel dönüşüm yasası yapı güvenliğinin tesisi anlamında tam da Erdoğan’ın ifade ettiği gibi halkın tamamını kendi ‘kader planına’ terk etmekle eş değer. SOL Parti olarak temel mücadele alanlarımızdan bir tanesi tüm halkımızın güvenli, sağlıklı yapılarda barınma hakkının sağlanmasıdır. Güncel ve tamamıyla bu iddiadan uzak mevzuatın arkasına sığınan merkezi ve yerel yönetimlerin halkın güvenli yaşamına cevap verebilmesi mümkün değil.
Belediye Başkanı Tanju Özcan, geçmişte yapılan bilimsel çalışmalar sonucu yüz civarı yapının olası depremlerde risk teşkil edebileceğini belirtmişti..
Nereden bakarsanız sonucu 15 sene önce açıklanan bir çalışma. Yapı miktarı o seneden bu yana neredeyse iki katından fazla arttı. Yeni yapıların denetimden onay aldığı, yeni yönetmeliklere uygun yapıldığı iddia ediliyor. Peki denetim kimin elinde? Kar amacı güden kuruluşların. Dolayısıyla bu sistem değişmediği sürece, merkezi ve yerel yönetim muhataplarının temelde halk güvenliğini dert edinip, riskli yapı envanterini çıkarıp tedbir almadığı sürece, olası büyük bir depremde yaşanacak yıkımda karşılaşacağımız kayıplar sadece ‘felaketin’ istatistikleri olacaklardır.
Belediye Başkanı Özcan’ı anmışken.. Geçtiğimiz haftalarda 6 Şubat depremlerinin hemen sonrasında Kızılay’ın ‘çadır sattığı’ iddialarına karşı sosyalist partilerin sokakta verdiği tepkiler polis şiddeti ve gözaltılar ile sonuçlandı. Bu eylemlilikler üzerine Tanju Özcan sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak eylemcileri ‘marjinallikle’ suçlayıp örgütlü itiraz edenler için ‘Man kafalı lafta solcular’ ifadesini kullandı. Bu yorum için düşünceleriniz nelerdir?
İlk ayrımı şuradan yapalım, bir tarafta bir kurumun liyakatsizlikle içinin boşaltıldığı ve işlevsizleştirildiği gerçeği. O kurum ki, yıllardır halkın zerre şüphe etmediği bir kurum. Sonra bu kurum, yine kuruma atama yapan ellerin marifetiyle halkının en çok ihtiyaç duyduğu dönemde elindeki çadırları ‘satıyor’. Evet, ticari bir işletme gibi elindeki çadırı, konserveyi satıyor. Deprem bölgesinde halk aç, açıkta. Sosyalistler ne yapıyor? Bu adaletsizliğe karşı ses çıkarıyor. Sonra? İktidar elindeki güçle birlikte, geçtiğimiz 20 yılda olduğu gibi, halkı için itiraz edenlere karşı, hukuku da göz ardı ederek ses çıkaranları susturmaya çalışıyor. Buraya kadar iktidar için her şey normal. Anormal olan, büyükşehirlerde yaşanan ve temelinde böylesi bir iktidar pespayeliğine konu adaletsizliğe Bolu Belediye Başkanı Özcan’ın lüzum görüp, iktidar lehinde cevap vermesi. Özcan’ın açıklamasına il örgütümüz gereken cevabı verdi. Özcan’ın ifadesine gelecek olursak, ifadenin yarı yarıya doğruluğu var. Birincisi ‘kafamız’ olduğu doğru, doğru ki düşünebiliyoruz; ikincisi evet solcuyuz.
Ülke tarihinin en kritik seçimlerinden birine gidiyoruz. AKP’nin 21 yılı ve SOL Parti olarak iddialarınızı konuşacak olursak?
Tarihsel önemi büyük bir seçim arifesinde olmakla birlikte, bu önemi göz ardı eden bir seçim süreciyle karşı karşıyayız. Bir tarafta eski ve yeni AKP’lilerin meclise girme savaşı, bir tarafta kimin adayı daha popüler iddiası. SOL Parti üç yıl evvel kurulduğu yılda ikili bir görevi işaret etmişti. O zamandan bu yana aldığımız görevin ilkinde, seçim pusulalarımızda da belirttiğimiz üzere, tek adam rejimi karşısında Cumhurbaşkanlığı seçiminde en geniş muhalefetin adayını destekleyeceğimiz yönündeydi. Bugün de tavrımız değişmedi, tek adam rejimine karşı ilk oyu Kılıçdaroğlu’na istiyoruz. Ama diğer taraftan da seçim pusulasında da SOL’u işaret ediyoruz. Bu ülkenin sosyalistlerini eski ya da yeni AKP’lilerin dolduracağı bir meclisin seçicisi olmak için sınırlandıramazsınız. Bu ülkenin devrimcileri savaş örgütü NATO’nun genişletilmesine tarihsel bir sorumluluk gereği dahi ‘hayır’ diyemeyenlerin tarafı olamaz. 5 yılda bir gidilen sandık tercihi ile sınanmayı ya da tek başına sandık üzerinden çıkış adreslemeyi doğru bulmuyorum. Bizlerin görevi, dayatılan kötülük iktidarı karşısında sahici bir toplumsal muhalefeti örgütlemektir.
AKP’nin 21 yılı..
Kaldı ki 21 yıllık kötülüğü ne 21 satırla ne de 21 saatle ifade edebiliriz. Bir işçi olarak şunu söyleyebilirim ki, emekçiler için ‘cehennem’ olarak bilinen Çin’de haftalık çalışma süresi 40 saat, Türkiye’de 45 saat. 21’lik AKP’nin diğer bir karnesine bakacak olursak 10 işçiden birinin grevi yasaklanmış. Örgütlenmesi, sendikalaşması engellenmiş. Bu engelleme beraberinde kötü çalışma koşullarını, iş cinayetlerini getirmiş. AKP iktidarı eliyle nice anne, nice baba evlatlarından koparılmış. Neden? Emekçiler örgütlenmesin, daha iyi koşullarda çalışmasın diye. Ülkenin tüm kaynakları özelleştirilmiş, tohum ticarileştirilmiş, hayvancılık bitirilmiş. Ülkenin ne kaynağı varsa, emekçiye ait olan ne varsa bir avuç zorbanın tekeline teslim edilmiş.
Kadınlar ve gençler?
En basit haliyle “İstanbul Sözleşmesi” ve 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair’ kanun şer rejiminin esas derdi oldu. Kadınların yıllardır hakları için sürdürdüğü mücadelenin kazanımları ‘kafa kesicilerin’ seçim pazarlığı haline getirildi. Gülüşleri dert olan, ne giyeceğine karar verilmek istenen, ne kadar çocuk yapacağı ‘tek adam’ tarafından konuşulan kadınların bu rejim karşısındaki haklı ve meşru mücadelesi hepimizin mücadelesidir.
Ülkenin dilinde, geleceğinde kendisine dair en ufak ifade bulamayan, kendisi için gelecek planlayamayan gençler, mevcut rejim yüzünden ülke sınırları dışında kendilerine gelecek aramaya çalışıyor. Bu ülkenin devrimcileri geçmişte hiçbir genci sahipsiz bir geleceğe teslim etmedi. Geçmişte olduğu gibi yarında ülkenin gençlerini sahipsiz bir karanlığa terk etmeyeceğiz.
İki bölümlük röportajımızın sonuna geliyoruz. Son söz olarak neden SOL Parti?
İlk bölümde seçimin kazananı kim olacak diye sormuştunuz. Baştan cevaplayayım; halkızımız..Arzuladığımız ülke için mücadele ediyoruz çünkü.
Dayanışmanın, paylaşmanın, sevginin, mücadelenin, direnişin, eşitliğin, kardeşliğin, özgürlüğün Partisi, seçimde de bu değerlerin taşıyıcısı devrimcilerle mücadele edeceği için oy pusulasında SOL var diyoruz.
Emekçiler, ezilenler, gençler, kadınlar tüm yurtsever halkımız gönül rahatlığıyla bizlere oy verebilir. Bu oylar yarının mücadelesine umut, dayanışmaya güç, değişime güvencedir.
SOL’a verilen oy mücadeleyedir! SOL’a verilen oy direnişedir! SOL’a verilen oy dayanışmadır! SOL’a verilen oy eşitliğedir, özgürlüğedir, bağımsızlığadır, laikliğedir, barışadır, kardeşliğedir!
14 Mayıs’ta “kara” bir sayfayı hep birlikte kapatacağız, “gri” bir sayfa açılacak. Beyaz bir sayfa açmak için ise mücadele devam edecek. SOL Parti beyaz bir sayfayı açmak için mücadeleyi büyütecek.