KRİZE KARŞI GERÇEK ANLAMDA ÇÖZÜM ÜRETİLMİYOR!

Medya 14 Gazetesi tarafından 1 Nisan’da Bolu Belediyesi Necip Fazıl Kültür Merkezi’nde yoksulluk, açlık, açlık, zam, enflasyon ve savaşın gölgesinde “Türkiye Nereye?” konulu panel düzenlendi. BirGün ve Evrensel Gazetesi ile SOL Haber’den yazarların katıldığı panelde, güçlendirilmiş parlementer sistemle bir araya gelen 6 muhalefet partisine eleştirilerde bulunuldu. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin pasif siyaset izlediği ve krize karşı gerçek anlamda bir çözüm üretmediği vurgulandı.

KRİZE KARŞI GERÇEK ANLAMDA ÇÖZÜM ÜRETİLMİYOR!

ÖZEL HABER:Ahin ASLAN

Gazetemiz tarafından 1 Nisan Cuma günü saat 18.30’da Necip Fazıl Kültür Merkezi’nde “Türkiye Nereye?” konulu panel düzenlendi. Panele Birgün Gazetesi yazarı Ozan Gündoğdu, SOL Haber Portalı Fatih Yaşlı ve Evrensel Gazetesi yazarı Bülent Falakaoğlu konuşmacı olarak katıldı. Etkinliğin sunum ve moderatörlüğünü Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Zehra Kulalı Gezici yaptı.

2 saat süren panelde Türkiye'de yaşanan toplumsal sorunlar, AKP iktidarı ve güçlendirilmiş parlementer sistemle bir araya gelen muhalefet partilerinin çözüm politikaları masaya yatırıldı.

“DİNCİ,BASKICI BİR REJİM İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Panelin açılış konuşmasını yapan Gezici, “Yoksulluğun, işsizliğin, açlığın ete kemiğe büründüğü;kadın katliamının, laikliğin ortadan kaldırıldığı ve her geçen gün dinsel baskının arttığı,kamusal alanın dinsel normlarla düzenlemeye çalışıldığı, eğitim ve sağlıkta dinci baskıcı bir rejimi ile karşı karşıyayız. Sanırım Türkiye tarihinde insanların açlıktan, yoksulluktan söz ettiği,evlere resmen hapsedildiğimiz ve gençlerin bu ülkeye dair bir hayal kuramadığı bir noktadayız.İş yerlerimizde, evde, sokakta her yerde iliklerimize kadar hissettiğimiz bir süreç var.AKP iktidarı ile geldiğimiz yeri ve niye geldiğimiz konuşmakta yarar var”dedikten sonra sözü SOL Haber Portalı yazarı ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi akademisyeni Fatih Yaşlı’ya bıraktı.

“MUHALEFET,NASIL POLİTİKALAR İZLENECEĞİNİ ANLATMIYOR”
Konuşmasına AKP’nin iktidarda olma nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yaşlı, “AKP’nin çok yetenekli bir parti olmasından veya Erdoğan’ın dehasından kaynaklanmıyor. Bunun çok basit bir nedeni var. Karşısında muhalefetten başka her şeye benzediğini söyleyebileceğimiz bir muhalefet var. Muhalefet şuan güçlendirilmiş parlementer sistem diye bir kavramın etrafından toplantı ve düzenli toplantılar alınıyor. Yani Türkiye’nin içinde bulunduğu bütün problemlerin ana kaynağı başkanlık sistemidir, evet büyük ölçüde bu doğru. Buna çare olarak insanlara vaat edilen başkanlık sistemi yerine yeniden parlementer sisteme geçilmesi. Fakat bu Türkiye’nin içinde bulunduğu açlığı sefaleti derinleştiren ekonomik krize karşı gerçek anlamda ne yapılacağını, nasıl politikalar izleneceğini bize herhangi bir şekilde anlatmıyor sunmuyor” diyerek muhalefet partilerine eleştiride bulundu.

“MUHALEFET İŞÇİ EYLEMLERİNE BİLİNÇLİ GİTMEDİ”
Muhalefet partilerinin halkla temas kuran halkın yaşadığı sorunlara ve ekonomik krize radikal anlamda çözüm getiren herhangi bir projenin halkla buluşturulmadığını vurgulayan Yaşlı, “Söyleyebildikleri en kapsayıcı şey 2002-2013 arası AKP’nin ülkeyi iyi yönettiğini iddia ediyorlar ve diyorlar ki biz tekrar yapısal reformları yaparsak bu ülkeye yeniden sıcak para girmeye başlar. Bizde dövizi düşürürüz oradan bir süre devam ettiririz. En fazla olan şey esnaf ziyaretleri. Birçok işçi eylemi oldu bunların hiçbirine bilinçli bir şekilde gidilmedi. Çünkü işçi sınıfının öfkesinden bir korku duyuluyor. İşçi sınıfının, çalışanların ve emekçilerin siyasette olmaları istenmiyor. Bu yüzden sanki sadece esnaf krizdeymiş gibi bir tablo çiziliyor. Dolayısıyla Türkiye, ortada çok net bir şekilde pasif siyaset izleyen halkla buluşma konusunda zorluk yaşayan içinden geçtiğimiz krize karşı gerçek anlamda bir çözüm üretmeyen bir düzen muhalefeti ile karşı karşıya”dedi.

“MUHALEFETE BASKI YAPILMALI”
Muhalefetin stratejisini seçime ve sandığa endekslemiş olduğuna dikkat çeken Yaşlı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Muhalefetin bu seçimi kazanma ihtimali yüksek ama seçim normal yollardan normal bir şekilde yapılırsa. Önümüzdeki günlerde parlemento seçimi ile beraber cumhurbaşkanlığı seçimi içinde bir takım fiili adımlar atılabileceğini düşünüyorum. Anayasa değişikliği yapamazlar ama içerde milliyetçiliği kışkırtma, göçmen sorununa oynama, dışarıda Suriye ile kısmi bir savaşa girişme, Akdeniz’de bir takım işlere kalkışma gibi işler yapabilirler. Biz ne zaman yapılacağı belli olmayan seçimi evde oturarak, gündüz gidip oyumuzu vererek akşamda çayımızı içip seçim sonuçlarını izleyeceğiz. AKP kaybedecek ertesi günde devir teslim töreni yapılacak. Böyle bir süreç imkansız. Eğer muhalefet bu pasif tutumunu devam ettirirse sandıkla sokak arasında bir bağlantı kurmazsa toplumsal muhalefet yükselmezse ülkede ciddi anlamda eylemler, grevler ve mitingler yapılmazsa süreç bir şekilde AKP’nin oyunu yeniden kurmasını sağlayacak şekilde gidiyor. Ekonomi kötü ama hiçbir zaman ekonomideki sorun seçim sonuçlarını doğrudan etkilemez. Sadece sandığı gözeten bir yol kolay kolay kazanamayacak. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu stratejinin değiştirilmesi için muhalefete baskı yapılması gerekiyor”

“TÜRKİYE SOLU,BENİM KUŞAĞIMI KAYBETTİ”
Konuşmasına Fatih Yaşlı’nın muhalefet partileri ile ilgili söylediklerine katıldığını belirterek başlayan BirGün yazarı Ozan Gündoğdu, Türkiye solu hakkında eleştirilerde bulundu. Muhalefeti eleştirirken Türkiye soluna da çubuğu bükmek gerektiğini söyleyen Gündoğdu, “Bu haliyle enteresan bir tablo ile karşı karşıyayız. Burada üç değerli gazetenin yazarları olarak toplandık. Bu üç gazete aynı zamanda Türkiye solunu da temsil ediyor. Türkiye solu, benim kuşağımı kaybetti. Tek bir özeleştiri duymadım ben. 40’lı yaşlarda olan kuşağı da kaybetti. İki kuşak kaldı, ben uzun süredir iki kuşakla idare edildiğimizi düşünüyorum. 70’li yılların kuşağı, arada sırada 20’li yaşlarda bazı insanları örgütlüyor ve bırakıyor. Bu haliyle bence şapkamızı önümüze koymamız gerekir. Bir seçenek yaratamadığımız için ortaya tuhaf bir tablo çıkıyor”diye konuştu.

“20 YILDIR ÜRETİLEN VERİ 5 BİN 500 YILDAN FAZLA”
Orta sınıfın, sahip olduğu imkanların ellerinden alındığını kaydeden Gündoğdu, “Bazı konu başlıkları çıkardım. Bunlardan bir tanesi orta sınıfın çözülmesi. Genel olarak en yoksula odaklanıyoruz. En yoksulu kendi hareketimizin tabanı olarak hesaplıyoruz. Böyle olmayabilir. Orta sınıf insanları maddi olanaklarından mahrum bırakılıyor, hayatla kurdukları bağ kopuyor, güvencesizleşiyorlar ve kendi kültürel sermayelerini artık çocuklarına aktaramaz duruma geliyorlar. İkincisi mülteci konusu. Mülteci konusunda çözüm yolumuzun olması lazım. Halklar kardeştir demek yetmiyor. Sonrasına ilişkin güçlü sözlerimiz yok. 5 bin 500 yıl boyunca insanlık 2000 yılına kadar veri üretmiş. İnsanların son 20 yıldır ürettiği veri önceki 5 bin 500 yıldan daha fazla. İnanılmaz bir çağ değişiminden geçiyoruz. Fakat bizde aynı değişimi gözlemleyemiyoruz. Geleneklerimiz mutlaka değerli ama değişime cesur adımlarla yaklaşamıyoruz”diyerek değişime adapte olan bir hareket mekanizması gerektiğini söyledi.

“İKTİDAR HAYALİMİZ YOK”
Türkiye solcularının iktidarın nasıl alınacağını, devrimi ve tarım krizine ilişkin ciddi fikirlerinin olmadığına dikkat çeken Gündoğdu, “Sorunlara ilişkin çok ciddi tespitlerimiz var ama ne yapacağımıza ilişkin çok ciddi firiklerimiz yok. Günün sonunda bu dört başlık içinde bir de Kürt sorunu var. Kürt sorununda en azından çok kötü bir sınav vermiyoruz. Ama orta sınıfın çözülmesi, mülteci sorunu, değişen çağ ve tarım krizine ilişkin ciddi cevaplarımız yok. İktidar olduğumuzda biz ne yaparız diye düşünmüyoruz hiç. İktidar hayalimiz yok. Devrimi tartışmıyoruz, iktidarı nasıl alacağımızı tartışmıyoruz. Teknik olarak iktidar koltuğunu ele almanın 5 yolu var. Ben altıncı yolu bulamadım. Birincisi, bir yabancı devletle anlaşıp ülkenizi işgal ettirebilirsiniz. O yabancı devlet de sizi bir kukla olarak buraya atayabilir. Bunu reddediyoruz. İkincisi, askeri darbe yapmak. Bu da Türkiye’de geçmişte tartışılmış yöntemlerden bir tanesi. Bunu da kategorik olarak reddediyoruz. Üçüncü yol, ordunun içinde değil de siz silahlanırsınız. Başka bir mekanizma yaratırsınız. Modern çağda bu yöntem benim aklıma çok yatmıyor. Dördüncü yol, bir halk ayaklanması yaratabilirsiniz. Gezi’nin biraz daha ileri versiyonu. Beşinci yol da seçim” dedi.

“TÜRKİYE SOLU, SİLKELENİP KENDİNE GELMELİ”
Neo-liberalizmden çıkış ile 1970’li yıllardaki sanayi kapitalizminden çıkışın aynı olmadığını belirten Gündoğdu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Dolayısıyla 1960’lı yıllardaki bakış açımızla büyük bir fark var. Korkut Boratav hocadan icazet alarak söylüyorum, 70’li yıllarda her bir ülke için ayrı bir organizma ve her bir organizmayı yöneten bir akıl yaratılıyordu. Şimdi öyle bir şey yok. 1980’den sonra gelişen neo-liberal çağ, kapitalizmin tümünü tek bir organizma haline getirdi. Dolayısıyla nasıl iktidar olduğumuz önemli. Seçimle iktidar olup bankalara el koyamayız. Halk ayaklanması ile iktidarı aldıktan sonra aynı ayaklanma ile iktidarı geri verebilirsiniz. Bu ülkeye sol gerek. Solsuz devam ederse gerçekten yaşanması çok güç, tahammül edilmesi çok güç, lümpenleşmenin, dinselleşmenin çok sert devam edeceği bir yere doğru gidiyor. Çok umutlu arkadaşlarım ülkeyi terk etti. Halk ayaklanması isteyen insanlarda ülkeyi terk ediyor. Sol, sosyalist insanlar olarak şapkayı önümüze koymamız gerekiyor. Bu haliyle tek çare var. Tek umut var. O da Türkiye solunun silkelenip kendine gelmesi. Aksi halde ne 6’lı muhalefet dönüp solcu,halkçı veya kamucu olur ne de söz konusu dinsel rejim tasfiye olur.”

“25 yıllık AKP’nin bir şekilde süreklilik taşıdığına inanıyorum”diyerek başlayan Evrensel Gazetesi Yazarı Bülent Falakaoğlu ise Türkiye’nin, 2021 yılını yüzde 11 gibi büyüyen bir ekonomi ile tamamladığını ancak dünya sefalet endeksinde 166 ülke arasında sonlarda yer aldığını söyledi.

“ZEHİRLENMİŞ,YÖNETİLEMEZ BİR EKONOMİ”
Muhalefetin, AKP karşısında eski AKP’yi savunduğunu belirten Falakaoğlu, “Yani tekrar merkez bankası bağımsız olsun, kurlar ülkemize yağsın diyorlar. AKP’nin ilk yıllarında özelleştirme ile dışarıda faiz çok ucuz borsamıza geliyor. Kısacası para dışarıdan ülkemize yağdıkça yağmış. Tabi bununla beraber Türk lirası değer kazanmış, ekonomi büyümüş ve enflasyon büyümüş. Tablo çok parlak görünüyor. Oysa günün sonunda bol paranın bir zehirlenmeye yol açtığı açığa çıkıyor. Yani sanayi ve tarımda müthiş bir şekilde dışa bağımlı hale gelirsiniz, yabancı para cinsinden borçlarınız rekorlar kırar, kişisel borçlar artar, dış ticaret açığınız artar. Her taraftan zehirlenmiş yönetilemez bir ekonominiz olmuş olur. Ama günün sonunda bu olacak diye iktidar bundan neden vazgeçmez? Çünkü bu modelde ilelebet iktidar olabileceği yanılgısı yaratır”ifadelerine yer verdi.

“EMEĞE VE DOĞAYA AMANSIZ ABANMAK”
Konuşmasında emeğe vurgu yapan Falakaoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

“Yukarıdakiler nasıl mutlu kılınıyordu? Korkunç kaybetmeleri lazım. Orta sınıf nasıl beslendi? Nerede rant ve devlet ihalesi varsa bunlara aktarıldı. Nasıl beslenecek kar ve ortadaki rant? Birilerinin artı değer üretmesi lazım ki bunu besleyebilelim. Dışarıdan para ucuz geliyor ama bu faiz nasıl ödenecek? Karda, faizde rant da bir şey ile beslenebilir. Bu ülkede korkunç bir artı değer üretmek lazım. O da işçi sınıfının emekçinin canına okuyarak yapabilirsin. Zaten mekanizma böyleydi. Dışarıdan para gelecek. Merkez bankası onu kontrol edecek ve yüksek faiz verecek. Bir merkez bankası parayı tutsun, iki iktidarda emeği tutsun. Bir cehennem kurulmuş. Ne üzerinden? Bütün o köprüyü sağlayan şey emek üzerine abanma. Ekonomik krizi, siyasette de çözemedi. Tablo daha da kötü oldu. Büyüme olurken aslında sefaleti büyüten gelir eşitsizliğini arttıran bir yapı tesadüf değildir. Bir süreklilik içerisinde oldu ve yaptığı şey emeğe ve doğaya amansız abanmak.

“ADALET,ÜRETİLİRKEN SAĞLANMALI”
Ekonomik ve siyasi kriz üst üste bindi. Ekonomi büyürken yoksulluktan bahsediyoruz. Korkunç bir buhran içindeyiz. Bu kriz emeğin üzerine biniyor. O yüzden 6 parti bir araya geldiğinde sormamız gereken şey bu gücü nasıl arkamıza alacağız sorusu olmalıdır. Bununla beraber nasıl siyaset üreteceğiz? Kapitalizmin bir kuralı vardır. Üretirken dengesizlik yaratıyor. Bir kere üretim aşamasında başlayıp adalet sağlanmalıdır. İktidar bunun üzerine kurulu. AKP’nin başkanlık sistemi karşısında biz tekrar eski AKP’ye dönmenin çözüm getirmeyeceğini biliyoruz. Bu hikayenin nasıl bittiğini biliyoruz. O olamaz. Ama yeni bir hikayede emeksiz olmaz. Ben adaletin bölüşümde değil üretirken sağlanması gerektiğini düşünüyorum.”

Konuşmaların ardından dinleyiciler, katılımcılara soru sordu. Katılımcıların soruları cevaplamasının ardından panel sona erdi.

Güncelleme Tarihi: 04 Nisan 2022, 13:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER