Haber:Ahin ASLAN
SOL Parti, Bolu’da yeni il binasının açılışını gerçekleştirdi. Açılışa SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen ve SOL Parti MYK Üyesi Deniz Demirdöğen katıldı.
Cumartesi günü saat 16.00’da gerçekleştirilen açılışa EMEK Partisi, stk temcilsileri ve SOL Partili üyeler katıldı. Açılışın ardından “AKP iktidarının son 20 yılı ve SOL çıkış” konulu bir panel düzenlendi. Yoğun katılımla gerçekleştirilen panel, SOL Parti üyesi Naz Akgün’ün açılış konuşmasının ardından SOL Parti MYK Üyesi Deniz Demir Döğen’in açıklamaları ile başladı.
TARİKAT VE CEMAAT DÜZENİ İLE MEVZİLENMİŞ
2010 referandumunda Türkiye’de solun etkisizleştirildiğini ve Türkiye’nin siyasal iktidara karşı solun muhalefet ekseninde durduğu pozisyonda belirli sarsılmalar yaşandığına dikkat çeken Demirdöğen, “20 yıllık AKP iktidarının herhangi bir evresinde AKP’ye destek olmayan aynı zamanda o dönem itibariyle eski Türkiye yeni Türkiye, eski muhalefette bir eski rejim savunuculuğunun da boy verdiği bir dönemdi. Bizler her daim Türkiye’de kurulmaya çalışılan yeni Türkiye diye pazarlanan siyasal İslamcı, liberal ve piyasacı iktidara karşı muhalefetimizin sivri uçlarını yönelttiğimizin altını çizmek isteriz. 2010 referandumunda aslında mevcut siyasal iktidar, kendisini en despotik yanlarıyla inşa etti ve bu siyasal iktidarını devletleştirme safhasına geçtiğini söyleyebiliriz. Bugün gelinen aşamada AKP iktidarı, devleti her manasıyla kuşatmış ve ele geçirmiş vaziyette. Aynı zamanda oluşturduğu tarikat ve cemaat düzeni ile birlikte toplum içerisinde belirli zeminlerde mevzilenmiş” dedi.
REJİM, FİİLİ OLARAK UYGULANMAKTA
Özellikle 2017 yılındaki referandum ile beraber Türkiye’de mevcut siyasal iktidarın oluşturduğu anayasal düzen ile Türk tipi başkanlık rejimini inşa ettiğini kaydeden Demirdöğen, iktidarın bu rejimi çeşitli yerlerde fiili olarak uyguladığını belirtti.
“AKP’NİN 20 YILLIK SİYASAL EVRESİNİN HER ALANINDA MÜCADELE ETTİK”
Türkiye’nin anayasanın fiili olarak ortadan kaldırıldığı, fiili bir şeriat rejiminin artık inşa edildiği bir dönemden geçtiğini söyleyen Demirdöğen, “Bu noktada mevcut siyasal iktidar, bu evrede karşısında muhalefet olarak toplumsal muhalefet bloğunu gördüğünü söyleyebilirim. Bildirilerimizde ifade ettiğimiz gibi bir ucube rejimden bahsediyoruz. Bu bizim oluşturduğumuz toplumsal muhalefetin ve sol, sosyalist ve devrimcilerin öncülüğünde Türkiye toplumunun bu mevcut siyasal iktidara karşı vermiş olduğu direnişin önemli bir yanı bulunmaktadır. AKP’nin 20 yıllık siyasal evresinin her alanında mücadele ettik. Geriletmeye, durdurmaya ve yıkmaya dair bir irade ortaya koyduk. Bu noktada bir özeleştirimiz olsun. Başarılı olamadık. Bu iktidarın inşasını engelleyemedik. Ama onların bütün toplumu esir aldığı, kuşattığı, hiçbir direnişin ve toplumsal zeminin kalmadığı bir Türkiye’yi de yaratamadılar” diyerek Türkiye’de emekçilerin, kadınların, gençlerin, solcuların ve devrimcilerin umudu ayakta tuttuğunun altını çizdi.
AKP, BİR MİSYON PARTİSİDİR
Ardından söz alan Önder İşleyen ise, Ethem Sancak’ın geçtiğimiz günlerdeki açıklamasını anımsatarak AKP’nin bir misyon partisi olduğunu, doğrudan emperyalizm ve uluslararası sermaye tarafından oluşturulmuş bir misyonla iktidara geldiğini ifade etti.
“EMPERYALİZME BAĞIMLI BİR REJİM İNŞA ETMİŞ”
Türkiye’nin iktidarını sürdürebilmek için sermayenin ve emperyalizmin bütün ihtiyaçlarına yanıt vermek konusunda 20 yıl öncesi kadar kararlı bir iktidarla karşı karşıya olduğunu vurgulayan İşleyen, “Bu misyonla kendi karşı devrimi iddialarını birleştirdi. Aslında AKP iktidarı bu 20 yılda, Türkiye’deki iki önemli dinamiği toplumda ve düzende yarattığı kazanımları ortadan kaldırma üzerine geliştirdi. Birincisi, Cumhuriyet’in kuruluş süreci ile birlikte oluşan ilerici, laik bütün değerlerini tasfiye edilmesi. İkincisi, Türkiye’de 60’lardan sonra yükselerek 80’lere kadar sürecek olan devrimci hareketlerin toplumda yarattığı, emekçi sınıflar adına oluşturduğu kazanımları ortadan kaldırmayı hedefleyen bir karşı devrimci dalga olarak örgütlendi. Büyük oranda bunları başardı. Bütünüyle emperyalizme bağımlı bir tür Taliban rejimini inşa etmiş durumda” dedi.
“ÜZERİMİZE DÜŞEN SORUMLULUĞU KESİN VE NET BİR KARARLILIKLA YERİNE GETİRECEĞİZ”
Önder İşleyen, esas kritik sürecin Cumhuriyet’in yeni yüzyılının bir fiili şeriat rejimi etrafında mı kurulacağı yoksa karşı devrimci dalganın püskürtüldüğü yeni bir kapının aralanması mı olacağı konusunda sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karar vereceğimiz mesela budur. 2023’te yapılacak olan seçimlerin esas manası burada kilitleniyor. Türkiye, çok önemli bir karar anına hızla ilerliyor. Dolayısıyla bizim yürüteceğimiz mücadele burada Türkiye’nin kaderinin nasıl şekilleneceğini belirleyecek. Bu bakımdan karanlığa karşı duran bütün muhalefet olarak her birimizin üzerinde çok ağır, ciddi bir sorumluluk var. Bu sorumluluk bilincini her anımızda taşımamız gerekir. Bu bilinç ile hareket edilebilirse AKP iktidarının sonunu getirebiliriz. Çünkü Erdoğan ne yaparsa yapsın kazanamaz. Bu seçimi Erdoğan’ın kazanma ihtimali yok. Ama muhalefetin kaybetme ihtimali var. Eğer muhalefet kaybederse Erdoğan kazanır. Nasıl başaracağız? Ön şartı var. En geniş muhalefet cephesi var, bizde bu geniş muhalefet cephesinin bir parçasıyız. Bütün muhalefet güçleri ile birlikte bu tek adam rejimine son verilmesi konusunda üzerimize düşen sorumluluğu kesin ve net bir kararlılıkla yerine getireceğiz.”
“ERDOĞAN’IN HAMLE GÜCÜNÜ ZAYIFLATMAK AÇISINDAN KRİTİK”
“Bunu yapmak için kimseden bir talebimiz veya pazarlığımız yok. Erdoğan’ın gitmesi ve Türkiye’nin yeni bir sürece girmesinin öneminin altını çizdik. Bunun için biz üzerimize düşeni yapacağız. Muhalefete de bu bakımdan kısmi bir desteği SOL Parti olarak sunacağımızı açıkça ifade ediyoruz. Bunu da geçtiğimiz haftalarda paylaştığımız bir manifesto ile açıkladık. Türkiye sosyalist hareketinin ikili bir siyaset izlemesi gerektiğini söylüyoruz. En geniş muhalefet cephesinin parçası olarak tek adam rejimine son verecek şekilde özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi söz konusu olduğunda Erdoğan’ı kaybettirme noktasında bir siyasi çizginin izlenmesi lazım. Somut olarak çoklu adaylı iki turlu bir seçim yerine tek turda Erdoğan’ın hamle gücünü zayıflatmak açısından kritiktir. İlk turda kazanmak için Erdoğan’ın karşısında bir adayın ikili bir adayla ilk tura gidilmesi lazım. Doğru siyaset, seçimi ilk turda bitirecek şekilde geliştirmektir.”
“SERMAYE SINIFININ RESTORASYONUNUN İHTİYACINA ODAKLANMIŞ BİR PROGRAM”
“Biz SOL parti olarak kendi üzerimize düşeni yapma noktasında hiçbir tereddüt göstermeyiz. Millet ittifakı 6 parti ile bir araya geldi ve bir program açıkladılar. Bu bize göre sermaye sınıfının restorasyonunun ihtiyacına odaklanmış bir program. Türkiye’yi 20 yıllık bu rejimden gerici kuşatmadan, sermaye egemenliğinden kurtarması mümkün olmayan bir program. Bugün Türkiye emekçi halkının birikmiş sorunlarının çözülmesinin anahtarı bu programda değildir. Eğer siz iktidara geldiğinizde örneğin elektrik zamları ile ilgili herhangi bir yetki kullanabilme şansınızın olabilmesi için enerji şirketlerini kamulaştırmak dışında başka bir seçeneğiniz yoktur. Yoksa sizin iktidarınızda da öbürünün iktidarında da şekerde, elektrik de doğalgazda pahalılaşmaya devam edecektir. Emperyalist tekellerin Türkiye’yi yağmaladığı bu düzen devam edecektir. Doğası katledilmeye devam edecektir. Toprağı yağmalanmaya devam edecektir.”
BAŞKA BİR SİYASİ ALTERNATİF ORTAYA KOYULMALI!
“O zaman o programın dışında Türkiye toplumuna başka bir seçeneği, başka bir mücadele alternatifini koymamız gerekir. Burada bizim gibi hareketlere düşen şudur: Muhalefetin de eleştirisini içeren bir siyasi alternatifi ortaya çıkarmak sosyalistlerin en önemli görevidir. Yani bir tarafta tek adam rejimine karşı hep birlikte olacağız bir taraftan da o programın Türkiye’deki emekçi halkın sorunlarını çözemeyeceğini gören onun eleştirisini içeren bir başka siyasi alternatifi de ortaya çıkarmak zorundayız.
Panel, dinleyecilerin konuşmacılara yönelttiği soruların cevaplanmasının ardından son buldu.